25 Aralık 2020 Cuma

Othello Sendromu

Merhaba saygı değer okur,

 Bu yazımda sizleri patolojik kıskançlık - diğer bir adıyla ''Othello Sendromu''- hakkında bilgilendireceğim. Son dönemlerde ülkemizde birçok kadın ölüm haberlerine şahit oluyoruz ve birçoğunun katili ''Eşim, sevgilim'' dedikleri şahsiyetler. Cinsiyetçilik yapmamak adına hem kadın hem erkek üzerinden örnekler sunacağım sizlere. Öncelikle belirtmek isterim ki kıskançlığın birçok türü vardır ve bunlardan bazıları şunlardır : 

 • Romantik kıskançlık 

 • Güç veya iş kıskançlığı 

 • Arkadaş kıskançlığı 

 • Aile kıskançlığı 

 • Anormal kıskançlık 


  Hayatın bazı anlarında ilk dört kıskançlığı yaşamamız olağandır. Bu kıskançlıklar çoğu zaman geçerli sebeplere bağlıdır. Örneğin, evin tek çocuğu olan 4 yaşındaki Ahmet, kardeşi doğduktan sonra küçük çaplı kıskançlık belirtileri gösterebilir çünkü 4 sene boyunca tek odak noktası o iken, kardeşi doğduktan sonra anne ve babanın ilgi ve sevgisi konusunda Ahmet'e bir ortak çıkar ve doğal olarak başlarda buna alışmakta zorlanır ve yeni doğmuş kardeşini kıskanır. Diğer taraftan romantik ilişkilerde sık sık karşılaştığımız bir durum olan kıskançlık, çoğunlukla sevginin bir göstergesi olarak algılanır. Hemen hemen herkes sevdiği kişiyi kıskanır. ''Ben kıskanç değilim. Kıskanmak saçmalık.'' diyenler olur elbet lakin gerçek sevgi besleyen biri, sevdiği kişiye karşı bir başkası o denli yakınlık gösterdiği zaman akan sular durur... Aynı şekilde aile ve arkadaşlık kıskançlıkları da benzerdir. Demem o ki, bunlar hep sevgiden... 

 

  Sevgi, sevgi dedik fakat her kıskançlığı da sevgi olarak algılamak büyük bir hatadır. Mesela, ''Yanlışlıkla bile olsa başka bir adam bana baktığı zaman, eşim/sevgilim beni döver ya da bana hakaret eder ama bunları kıskandığı için yapıyor çünkü beni seviyor.'' diye düşünen bir kadın için ne yazık ki durum içler acısı... ya da ''Eşime/Sevgilime sormadan nefes bile almıyorum. Yanımdan dişi sinek bile geçse eşim/sevgilim bana psikolojik baskı yapıyor ve karşı cinsten bütün arkadaşlarımla görüşmemi engelledi ama ona hiç kızmıyorum çünkü haklı olarak beni kıskanıyor çünkü beni çok seviyor.'' diyen bir erkek kendi varlığını hiçe saymaktan başka bir şey yapmıyor. Kıskançlığın boyutunu aşmış ve hayatını ya da ilişkisini sürekli kıskançlık sanrıları üzerine kurmuş bir insan, hayatı hem kendisine hem de karşısındaki kişilere zehir eder. Kendini çok güvende hissetmeyen, hatta korkan kişilerin endişeli olma veya partnerlerinin onlara olan bağlılığını sorgulama olasılığı daha yüksektir. 


OTHELLO SENDROMU NEDİR?

Kişinin gerçek bir kanıta sahip olmadan eşinin veya cinsel partnerinin sadakatsiz olduğu düşüncesi ile meşgul olduğu ve bu düşüncelerle ilgili sosyal olarak kabul edilemez veya anormal davranışların olduğu bir psikolojik bozukluktur. Hastalıklı kıskançlıkta psikopatolojinin en yaygın alıntı yapılan biçimleri sanrılar ve takıntılardır. Patolojik kıskançlık, sanrılı bozukluğun bir alt türü olarak kabul edilir.

Patolojik kıskançlığın bazı belirtileri şunlardır : 

Partnerini başkalarına bakmakla veya onlara ilgi göstermekle suçlar. 

 • Yanlış numaralar veya yanlışlıkla yapılan telefon görüşmeleri ve diğer tüm iletişim biçimleri dahil olmak üzere telefon görüşmelerini sorgular.

• Partnerinin tüm sosyal medya hesaplarına erişim sağlar, Facebook, Twitter vb.

• Çoğunlukla partnerinin her türlü özel eşyasını kontrol etme arzusu içinde olur.

• Her zaman partnerin nerede ve kiminle olduğunu sorgular.

• Partnerini ailesinden ve arkadaşlarından uzaklaştırır.

• Partnerin ev dışında kişisel ilgi alanları veya hobileri olmasına izin vermez.

• Cinsel aktivite durduğunda partnerini başka bir ilişki yaşamakla suçlar.

• Partnerine, rakip olarak kabul edilen kişiye veya hem eşine hem de rakip olarak kabul edilen kişiye sözlü ve / veya fiziksel şiddet uygular.

• Başkalarına veya kendisine zarar vermekle tehdit eder.

• Köşeye sıkışmadıkça kıskanç davranışı inkar eder.

Photo courtesy of Wikipedia Commons, Wjpitch



Tetikleyiciler

 Erkekler için en güçlü tetikleyici cinsel sadakatsizliktir ve kadınlarda en güçlü tetikleyici duygusal sadakatsizliktir. Partnerle ilgili şiddet sadakatsizliğin olmasını engellemezse, erkek eş bazen bunun yerine intihara başvurur. Hastalıklı kıskançlığın içindeki sadakatsizliği durdurmak için son çare, partner cinayetini işlemektir. Yani kişi, partnerini öldürme kararı alır. Kadınların, nefsi müdafaa olmadıkça eşlerini öldürme olasılığı çok daha düşüktür. Bu nedenle, hastalıklı kıskançlık, kronik alkolizm, alkol dışındaki maddelere bağımlılık (yani kokain, amfetaminler, marihuana), organik beyin bozuklukları (yani Parkinson, Huntington), şizofreni, nevroz, duygusal bozukluklar veya kişilik bozuklukları gibi bir dizi durumda ortaya çıkabilir.

Othello Sendromu için çözümler neledir?

 Bu gibi bir durumda, bazı terapi yöntemleri (Davranışsal terapi, bilişsel terapi, aile terapisi, çift terapisi, bireysel psikoterapi, vs.), antipsikotik ilaçlar veya antidepresan ilaçlar tercih edilir. Öte yandan, partnerlerin coğrafi ayrımı ya da tehdit altında olan partneri korumaya yönelik önlemler de bir başka çözüm yoludur.

Bu yazımı Hafız Şirazi’nin bir sözü ile bitirmek istiyorum ;

‘’Bir güve, nasıl elbiseyi delik deşik ederse, kıskançlık da insanı öyle yer bitirir.’’


Kaynaklar :

https://en.wikipedia.org/wiki/Pathological_jealousy

https://www.sharecare.com/health/feelings-emotions-relationships/what-are-types-of-jealousy

1 Aralık 2020 Salı

H.M. Vakası

 Henry Gustav Molaison, 82 yaşında ölen ancak hayatının sadece 27 yılını hatırlayan talihsiz bir adamdı. Tamam, belki "talihsiz" kavramı bu cümlede biraz göreceli kalmış olabilir, lakin kim hayatında yeni hatıralara yer vermek istemez ki? Evet, birçoğumuz geçmişimizden gelen ve hafızamıza yer etmiş bazı anıları silmek isterdik belki ama ömrünün sonuna kadar şu an olduğun yaşta olduğuna inanmak sence de kötü bir durum değil mi? 

 Henry Molaison(yaygın adıyla H.M) çocukluğunda bir bisiklet kazası geçirmiş ve kaza esnasında kafasına aldığı darbe sonucu kafa travmasına uğramış. Kazadan sonra H.M. epileptik nöbetler geçirmeye başlamış, halk arasında bilinen adıyla 'SARA hastalığı'. Bu yazıda olayın biyolojik boyutuna fazla girmeden size gerekli bilgiyi vermeyi amaçlıyorum. 27 yıl epileptik nöbetlerle yaşamını sürdüren H.M'nin artık nöbetleri sıklaşmış, öyle ki, normal hayatını sürdüremez hale gelmiş. Başlangıçta ilaç tedavisi ile nöbetlerin sıklığı azaltılmaya çalışılmış ancak iyi yanıt veren nöbetlerin zamanla direnç kazanması nedeniyle ameliyat kararı alınmış. Sinir cerrahı Dr. Scoville 1953’te H.M'nin beyninin hipokampusunun ve amigdalasının büyük bölümünü almaya karar vermiş. Beynimizin her bir milimetresi, hatta mikrometresi normal bir yaşam fonsiyonu için büyük önem arz ederken, beynin en önemli parçaları alındığında neler olabileceğini hayal edebiliyor musunuz? Birlikte bakalım neler olmuş... 
 
Steemit, ''The HM patient & his amnesia'', 2018

Ameliyattan sonra yapılan testlerde H.M’nin zekâsında, kişiliğinde herhangi bir değişiklik ya da bozulma olmamış. Ayrıca, H.M'nin epilepsi nöbetleri de geçmiş. Evet, her şey harika! Ameliyet başarılı... diye düşünürken, hastane çalışanları fark etmiş ki, H.M. artık çok farklı bir bellek kaybı yaşamaktaymış. Daha önce gördüğü doktor ve hemşire yüzlerini hatırlayamamış, hatta hastaneye niçin yattığını dahi söyleyememiş. Yani, eski öğrendiklerini, anılarını, tanıdıklarını unutmuyor ancak yeni şeyler öğrenemiyormuş. "Ne tür bir amnezi olabilirdi ki bu? Alt tarafı hipokampusu ve amigdala'yı çıkardık." deyip geçemeyiz tabii ki :) Hafıza dışında herhangi bir sorun yaşamayan H.M, yakınlarının ölümünü her duyduğunda aynı üzüntüyü yaşıyor ama kısa bir süre sonra tekrar unutuyormuş. Yeni motor beceriler öğrenebiliyor ancak bir süre sonra böyle bir motor becerisi olduğunu hatırlamıyormuş. Hastaneden çıktıktan sonra H.M. bir fabrikada motor beceriye dayalı bir işte çalışmış. Görevi çakmakları karton kutulara yerleştirmekmiş. İşi öğrenen H.M. zamanla en az diğer işçiler kadar hızlı çalışabilmiş. Ancak, işte olmadığı zaman böyle bir işi olduğunu unutan H.M., tezgahın başına geçtiğinde gösterdiği performansı karşısında kendisi de çok şaşırıyormuş. Kısacası, H.M. öğrendiklerini uzun süreli belleğine kaydedemiyormuş. Ameliyat sonrasında hipokampusun beyinde yeni bilgilerin belleğe kaydıyla ve öğrenmeyle olan ilişkisi ortaya çıkmıştır. 

 Bir çocuğun geçirdiği bisiklet kazası, insanlığa yepyeni bir bakış açısı sunmuş. Hipokampus, hareketlerin davranış biçimine dönüşmesinde önemli role sahip bulunan limbik sistemde rol alır. Ayrıca hafıza ve özellikle de kısa süreli hafıza üzerinde rolü vardır. Uzaysal yön bulmada da etkilidir.(Wikipedia.org)

7 Ekim 2020 Çarşamba

Sosyal medya kursu size ne kazandırır?

 Geçen zaman ile birlikte teknoloji de büyük bir hızla ilerlemeye devam ediyor. Peki, teknoloji nasıl oluyor da ilerlemeyi sürdürebiliyor? İlk telefon icat edildiğinde insanlar bunu inanılmaz bir icat olarak algılıyordu, fakat günümüzde bir telefon yıllar önce insanların hayal dahi edemeyeceği şeyleri başarabiliyor. Peki, nasıl oldu da bu kadar ileriye gelebildik? Ben bu durumu evrim ile bağdaştırıyorum. Bazı araştırmalarda belirtildiği üzere, her yıl ortalama IQ seviyesi yükselmektedir. Beynimiz evrimleşiyor ve ''yeni nesil'' olarak adlandırdığımız, bizden sonraki nesiller, zekaları ile bizi her geçen gün şaşırtmaya devam ediyorlar. Normal olarak, IQ seviyesi ortalamanın üzerinde olan insanların dünyaya bakış açısı da farklı oluyor ve akla hayale sığmayacak şeyler bu insanlar sayesinde mümkün olabiliyor... Mesela bundan 50 yıl sonra bir kopyanızı oluşturmanız mümkün olacak desem belki birçoğunuz hayal ürünü der bilemiyorum, fakat telefon icat edilmeden önce, kimin aklına gelebilirdi ki kilometrelerce uzaktaki biriyle tıpkı yanındaymış gibi görüntülü konuşabileceğini? İnsan beyni gelişmeye müsait, inanılmaz bir yapıdır. Aynı zamanda, etkileşim halinde olduğu şeylerden etkilenme özelliğine de sahiptir. Nasıl oluyor da etkileniyor? Bunun en basit örneği sosyal medyadır. Teknoloji ve internet ile birlikte birçok insanın hayatının bir parçası haline gelmiş olan sosyal medya bizi birçok yönden etkileyebiliyor aslında. Peki, nasıl sosyal medyanın etkilerini en aza indirebilirsiniz, biliyor musunuz? 
 
 Sosyal medyayı daha yararlı kullanmak ve zararlarını anlayıp bilmek için verilen bazı kurslar mevcuttur ve bu kurslar size yardımcı olabilir. Birçoğumuz bilinçsiz bir şekilde kullanıyoruz sosyal medyayı; kişisel bilgilerimizi farkında olmadan paylaşıyoruz, kötü amaçlı virüsleri telefonumuza, tabletimize veya bilgisayarımıza bulaştırabiliyoruz, özel hayatımızı gözler önüne seriyoruz ve daha birçok örnek verilebilir bu konuda... Fakat en önemlisi, sosyal medya psikolojimizi olumsuz yönde etkileyebilir. Yüksek takipçisi olan bir Instagram hesabı düşünün, hesap sahibinin bir fotoğrafı en az 100 bin beğeni alıyor. İnsanların id, ego ve super ego halleri vardır. Id, arzularımızın, isteklerimizin ön planda olduğu katmandır. Ego ise bizim gerçekçi yanımızdır, id'in ve super ego'nun isteklerini mantık dediğimiz kavrama uygun bir şekilde sonuçlandırır. Super ego, ahlaki katmandır. Gelelim örneğe. insanın doğasında daima beğenilme arzusu vardır, sadece bazıları bunu bastırmayı seçer. Şimdi size bir soru: İki İnstagram hesabınız var diyelim, hesabın birinde bir fotoğrafınız 10 beğeni alırken diğerinde bir fotoğrafınız 100 bin beğeni alıyor. 100 bin beğenin tadına varmış biri olarak, 10 beğeni alan hesabınızı mı daha aktif kullanırdınız yoksa 100 bin beğeni alan hesabınızı mı? Id katmanı ön planda olan kişiler muhtemelen 100 bin beğeni olan hesabı seçecektir ve her gün bir fotoğraf mutlaka atacaktır fakat super ego'su daha baskın olan kişiler 10 beğeni alan hesabında, diğerine oranla daha az aktif olacaktır. Peki bu anlattıklarım ile sosyal medya ve psikolojimizin ne alakası var? Normal bir insanda bu 3 katman eşit düzeyde çalışır, fakat halk arasında ''egosunu beslemek'' dediğimiz olay budur, aslında kişinin id'i besleniyor ve ego kararı tamamen id'in isteklerine göre alıyor. 100 bin beğenisi olan hesabı seçenler zamanla İnstagram'da daha aktif bir hal alır ve bir beğeni eksik dahi olsa bu onlara dert olur, daha fazla beğeni, daha fazla takipçi arzularlar, kısacası id katmanınızı aktif kullanarak baskın hale getirirsiniz ve bu da sizi sağlıklı, normal bir birey halinden çıkarır. Ayrıca, ileri derece sosyal medya bağımlısı, beğeni ya da takipçi bağımlısı olan kişiler zamanla kaybettikleri takipçiler ya da beğeniler için depresyona bile girebilirler...

 Sonuç olarak, sosyal medyanın iyi yönleri olduğu kadar birçok olumsuz yönü de mevcut. Aktif bir sosyal medya kullanıcı iseniz, sosyal medya kursuna giderek sosyal medyayı nasıl daha doğru şekilde kullanabileceğinizi öğrenebilirsiniz, sosyal medyanın zararlı yönlerinden daha az zararla kurtulabilirsiniz, hatta sosyal medyayı kendiniz için bir avantaj haline getirebilirsiniz.

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Sosyal Anksiyete Bozukluğu

Merhaba saygı değer psikoloji meraklıları, Bugünkü rehberimde sizleri ‘’ Sosyal Anksiyete Bozukluğu ’’ hakkında bilgilendireceğim. Yazımın...